Beni üniversitedeki subjk camiasına kazandıran kadim dostum Tuncay'ın hemen alttaki talihsiz! açıklamalarına istinaden yazdığım bu mesaj, ağırlıklı olarak Tuncayımın büyük kısmına katılmadığım görüşlerine yapacağım yorumları içereceği gibi kısmen de bu sonuca imza atmış camiamız hakkındaki görüşlerimi yansıtacak (kısa blog tarihimizin en sıkıcı ve ciddi girişini yapana ödül yok muydu Ege :P?).
Arkadaşımızın da katıldığı, adayların açıklanmasından sonra netleşen ve halen devam eden görüş şu: kötünün iyisi oldu! Bu kötülerin de kötüsü olarak işaret edilen Murat Aksu'nun eleştirildiği noktalara sırayla bakacak olursak:
1- Seçime siyaset karıştırdı: Evet seçime siyaset karıştı, bunu Yıldırım Demirören, İsmail Ünal aracılığı ile çok güzel yaptı. Murat Aksu'nun babasının konumu itibariyle bu durumdan rant elde etmek isteyen siyaset çığırtkanları bu durumu çok güzel kullanıp bir kampanya haline getirdiler. İsmail Ünal'ın ofisi adeta seçim masası gibi çalıştı, Fikret Ormanla birlikte çok güzel toplantılar organize ettiler. İsmail Ünal da Deniz Baykal'a, gol sonrası "Başkanım beni gör!" sevinci yapan golcü gibi selamını çaktı.Ne de olsa seçimden Demirören değil, Chp galip ayrılmıştı.
2-Yönetim Felsefesinin ne olduğunu anlatmadi: Medyada da yaygın olan bir söylemdi bu Aksu için. Ne yapacağını anlatmaktan çok Demirören'in hatalarını anlatıp prim yapmayı tercih etti süreç boyunca dendi ki kısmen katılıyorum buna. Ama, felsefesinin kısa ve orta vadede sportif başarıdan çok, ekonomik kalkınma olduğunu, bunun için ekibinde üç tane finans uzmanı bulunduğunu defalarca belirtti. Beşiktaş şu an en hafif tabirle ekonomik bir buhran içindedir ve bunun da en büyük sorumlularından biri Demirörendir. Aksu bunun bilince olup, en azından ilk iki senede daha önceki gibi öz sermaye hanesi pozitif olan bir kurum yaratma amacındaydı zira bizim gibi öz sermayesi negatif olan kurumların piyasa tahvil sürmesi dahi yasaktır ve bu da sizi bir çok sıkışık noktada bağlar.
3-Yönetim Kurulunda Kayda değer biri yoktu: Demirören'de kimler var diye sormadan önce, sırf Gülengül Altınsay bile benim takdir ettiğim bir isimdir bunu söylemek isterim. Burada Aksu'nun listesinin savunuculuğunu yapmayacağım ama yıllardır Demirören'in listesinde bulunan bir çok basiretsiz, işe yaramaz adamdan çok daha fazla katkıda bulunabilecek ali baransel, murat akdoğan, emre berkin, yahya kemal gencer gibi isimleri bir çırpıda silip atmamak lazım. Demirören'in listesinde de sanki Koç ve Özilhan var..
4-Kulübün geleneklerine aykiri sekilde ibra olayina girdi: İbra ne demek? Aklamak, onaylamak. Bir organizasyon var, onun icraatları var, bunları değerlendirip belli bir dönem sonundan bunu onaylıyorsunuz. Böyle bir işi, ciddiyet gerektiren bir işi rutin hale getirmek ne demek? saçmalık..İbra gelenektir diyenlere afedersiniz ama küfretmek istiyorum. Böyle saçma bir gelenek mi olur ya? Sen sıçıp sıva, mahvet her şeyi, forum diliyle a.q, ondan sonra çık ortaya: ibra gelenektir, camiayı kaosa sürüklemeyin hede hödö..
Demirören kesinlikle çok başarısız bir Başkan olmuştur. Onun döneminde gelen kupaların azlığına bakıp, sportif başarıyı dikkate alıp bunları söylemediğimi hepiniz biliyorsunuz. Evet takım sportif açıdan başarılı olmadı ve bu kabul edilebilir bir durumdur, ama kulübün ekonomik açıdan sokulduğu durum tam bir faciadır ve asla kabul edilip onaylanamaz. Ama biz ne yaptık, tüm bunları onayladık ve yeniden başımıza getirdik (buradaki "biz"in ayrıca incelenmesi lazım aslında zira kongrede oy hakkı sahiplerinin kimler olduğunu az çok herkes öğrendi artık)
Tuncay demiş ki; "Ama genel kurulun karsisina kaydadeger bir aday çikarmamasi Demirören'in suçu mu? Bu kadar farkli sonucu baslarina silah mi dayayip aldi, kongre üyelerini satin mi aldi? Hepsinin cevabi hayir, kendisi aday oldu, adaylar arasindaki en iyi baskan ve yönetim kuruluna sahip oldugu için seçildi bu kadar basit."
Son derece yanlış. Bu adamın karşısına aday çıkmamasının en büyük sebebi, onun en büyük silahı: Kulübü soktuğu şaibeli borç batağı. Kulübü son derece yanlış transferler ve şaibeli işlerle (Zapotocny, Sivok, Tabata sadece üç örnektir) kendine borçlu kıl, ondan sonra bunu "bana bakın haa, seçilmezsem ertesi gün isterim 60 milyon TL'yi" gibi iğrenç bir üslupla iste. Al sana silah, kimin başına istersen daya! Ayrıca "satın alınma" mevzusundan da bu kadar emin olma derim Tuncay'a. Sadece benim tanıdığım bir Galatasaralı bir de Fenerli insan vardı geçen Pazar oy kullanan ve bunlar kimin başkanlık döneminde üye olup oy hakkı kazandılar acaba?
Bütün bunlar bir yere kadar ama, Tuncay gerçekten bilincin yerinde miydi şu satırları yazarken merak ediyorum: "Lütfen ekonomik düzeni kur ve Beşiktaş'ı 3 yıllık döneminin sonunda özellikle sana olan borcunu eritmiş şekilde kongreye götür."
Bu adamın yöntemi ve uygulamaları bu kadar belliyken, ayan beyan Beşiktaşın geleceğini ipotek altına almaya çalışıyorken, nasıl bir naifliktir bu ki hala borcunu eritip takımı düzlüğe çıkartıp bırakabileceğini düşünebiliyorsun? Daha ne kadar kandırılmak istiyorsun?
Başka sorum yok sayın yargıç...
(yazı çok uzun ve sıkıcı oldu farkındayım, son günlerde gündeme gelen protesto yöntemi ve felsefesi üzerine daha sonra bir şeyler yazmak isterim. Allah hepimize sabır versin...)