22 Ekim 2009 Perşembe

Yeşiller ve Siyahlar Bölüm I


Maçtan önce Beşiktaş'a "acıyan", acıma hissiyatı içerisine girip bilumum terbiyesizlik ve makara yapan herkes şimdi gitsin soğuk su içsin, hatta yetmez... Soda içsin. Yetmiyorsa elimde mide hapları var. Tesirli olur.

Saha dışında gözüne gözlük isteyen, geçen sene Arsenal karşısında onsekizinden çıkamayan Fener ile bu sene Anderlecht karşısında başı dönen Sivas'ı unutan bazıları ise bir yerde maça dair şöyle buyurmuşlar:

"...en son ne zaman bir türk takımı avrupa arenasında bu kadar acz içersinde oynadı şahsen hatırlamıyorum."

Yanlış anlaşılmasın. Beşiktaş iyiydi demiyorum. Dün geceki Beşiktaş oyunun genelinde kötüydü. Noat Samisa'nın ilgili maç postuna, o daha yazıyı tam yazmadan şöyle bir yorum yapmıştım. Aynen aktarıyorum:

"Ben iyimser bakamıyorum maalesef.

Felaket ikili İbrahim Kaş ve Rüştü geçmiş maçlardan aynen rezil bir şekilde devam ettiler. İbrahim Kaş'ın Getafe'de niye kendine yer bulamadığı çok net. Bir oyuncu bu kadar temel futbol bilgisi yoksunu olabilir mi? Oluyormuş. Her maç aynı terane, her seferinde aynı hamle hataları. Wolfsburg'un sol tarafını parlattı. Yazıklar olsun... Sağımızdan yürüyerek kaç tane "gollük" orta yaptılar sayamadım. Rüştü ise her maç şöyle bir çıkayım hava alayım dercesine çıkıp ödümüzü koparmasa... Böyle giderse sıkı bir dayak yiyip "malulen emekli" olacak.

Maçın başında Wolfsburg, santraforlarını yay civarından orta çizgiye doğru çekip sürekli defansın arkasına adam kaçırmaya çalıştı. Az kalsın başarılı oluyorladı. Kasımpaşa maçında da görülen bu zaaf, basit ama çok önemli bir problem olup çözümü bulunmazsa başımızı epey ağrıtır. Bu bağlamda savunmada adam kovalatmak nasıl bir mantıktır, ciddi bir açıklamaya ihtiyacım var.

Deli, işini yapmaya çalıştı ama Wolfburg'un dümdüz sağ bekini durdurmak maharet değil, nitekim sonradan oyuna giren Dejegah epey rahatsız etti o tarafı, çok kolay çalımlar attı. Olmaz, olmaz, olmaz... İsmail Köybaşı'dır bu takımın sol beki. Sağ da Ekrem'in.

Grafite'nin atılacağını hiç sanmıyordum ki Rosetti gözünü kırpmadan onu oyundan attı. Maçta beni en çok şaşırtan şey de bu oldu.

İnönü'deki maç çok zor. Wolfsburg'un bize göre daha ciddi pozisyonları vardı. Grafite'nin olmayacak oluşu bizim stoperlere fizik mücadele bakımından uğraşacakları adam sayısının eksilmesi açısından iyi olacak, daha az boğuşacaklar. Ama Martins tam bir deplasman forvetidir. 1-0 olsun bizim olsun tarzında sabırlı oynamazsak, fena üzerler. İnönü'de önce gol yememeliyiz. Sonrası? Sonrası, Denizli'nin süreceği kadroya ve Bobo ile Nihat'ın nasıl oynayacağına bağlı. Daha doğrusu "rahatlarını" biraz bozmalarına...

Çok önce, "Cisse'yi arayacaksın, M.Demirkol da hayatının en büyük gaflarından birini yapacak" deseler inanmazdım, zira Fink rezil ötesi oyunu ile Ferrari ise Zago'nun daha iyisi bir istikrarlı performans ile devam ediyor."

Hiç yorum yok: