22 Şubat 2010 Pazartesi

Utanç


İnsanda maçı yorumlama, maç üzerine tartışma isteği bile bırakmıyorlar. Hani biz farklıydık? Biz centilmendik? Biz insaflıydık? Bizim "duruşumuz!" vardı? Biz insandık?

Ali Sami Yen'e küfür edenler, Arda Turan'a kız arkadaşı üzerinden dil uzatanlar ve tüm gayretleriyle mücadele edip bir kaç ufak olay dışında son derece centilmence oynamaya çalışan rakip oyunculara "hepiniz o. çocuğusunuz" diye bağıranlar...bir siz eksiktiniz Beşiktaşın şanlı mazisinde.

Bunların gölgesinde buraya maç yorumu yazmanın da bir anlamı yok ama genel olarak söylenebilecek bir kaç nokta şunlar;

-Bu sonuçla şampiyonluk şansı sıfıra yaklaşmıştır.
-Takım genel itibariyle oldukça istekli ve mücadeleci oynadı, bu sevindiriciydi, son Antep maçındaki gibi kaytaran oyuncular yoktu.
-"Gol yollarındaki sıkıntı"; üzerine kitap yazılabilecek bir fenomen oldu artık. Nobre'nin Guiza ile yarıştığına inanmaya başladım içten içe.
-Ferrari'yi özlemişiz doğrusu. Onun olduğu maçlarda insan daha güvenle bakıyor sahaya. Uzun bir aradan sonra zorluk derecesi böyle yüksek bir maçla sahaya dönmesine rağmen kalitesini ortaya koydu.
-Sene başında İbrahim Üzülmez için söylediklerim için özür diliyorum ve yalıyorum tükürdüklerimi.
-Zorlu Madrid deplasmanından dönüp İnönü'de böylesine mücadele eden GS'li oyuncuları tebrik ediyorum.

16 Şubat 2010 Salı

dat diri dat dat...


"Boş tribünlerdeki plastik koltuklar bizim 12. adamımız. Tribünler boş olduğu zaman takımımızın güveni yerine geliyor ve çocuklar daha istekli oynuyor. Boş tribünlerimizin yarattığı atmosfer gerçekten tüm dünyaya örnek olmalı. Rakip takımı adeta abluka altına alan o müthiş tezahüratlar ile İnönü'deki maçlarda kara kartalımız rakipsiz oluyor. Taraftarlara çağrımız, lütfen tribünleri boşaltsınlar, özellikle Galatasaray ile oynayacağımız kritik maç öncesi plastik koltuklarımızın desteğine büyük ihtiyaç var" açıklamasını yapan çiçeği burnunda yönetimin bitirim basın sözcüsü; 21 Şubat 2010 Beşiktaş Galatasaray maçında uygulanacak bilet fiyatlarını şu şekilde kararlaştırdıklarını bildirdi:

eski açik: 75,00 tl
kapali alt: 200,00 tl
kapali ust: 250,00 tl
numarali kenar: 225,00 tl
numarali orta: 250,00 tl
vip alt a-f: 250,00 tl
vip alt b-e: 320,00 tl
vip alt c-d: 400,00 tl
vip ust a-f: 450,00 tl
vip ust b-e: 550,00 tl
yeni açik: 75,00 tl


3 Şubat 2010 Çarşamba

Pollyanna Beşiktaşlıymış!

Beni üniversitedeki subjk camiasına kazandıran kadim dostum Tuncay'ın hemen alttaki talihsiz! açıklamalarına istinaden yazdığım bu mesaj, ağırlıklı olarak Tuncayımın büyük kısmına katılmadığım görüşlerine yapacağım yorumları içereceği gibi kısmen de bu sonuca imza atmış camiamız hakkındaki görüşlerimi yansıtacak (kısa blog tarihimizin en sıkıcı ve ciddi girişini yapana ödül yok muydu Ege :P?).

Arkadaşımızın da katıldığı, adayların açıklanmasından sonra netleşen ve halen devam eden görüş şu: kötünün iyisi oldu! Bu kötülerin de kötüsü olarak işaret edilen Murat Aksu'nun eleştirildiği noktalara sırayla bakacak olursak:

1- Seçime siyaset karıştırdı: Evet seçime siyaset karıştı, bunu Yıldırım Demirören, İsmail Ünal aracılığı ile çok güzel yaptı. Murat Aksu'nun babasının konumu itibariyle bu durumdan rant elde etmek isteyen siyaset çığırtkanları bu durumu çok güzel kullanıp bir kampanya haline getirdiler. İsmail Ünal'ın ofisi adeta seçim masası gibi çalıştı, Fikret Ormanla birlikte çok güzel toplantılar organize ettiler. İsmail Ünal da Deniz Baykal'a, gol sonrası "Başkanım beni gör!" sevinci yapan golcü gibi selamını çaktı.Ne de olsa seçimden Demirören değil, Chp galip ayrılmıştı.

2-Yönetim Felsefesinin ne olduğunu anlatmadi: Medyada da yaygın olan bir söylemdi bu Aksu için. Ne yapacağını anlatmaktan çok Demirören'in hatalarını anlatıp prim yapmayı tercih etti süreç boyunca dendi ki kısmen katılıyorum buna. Ama, felsefesinin kısa ve orta vadede sportif başarıdan çok, ekonomik kalkınma olduğunu, bunun için ekibinde üç tane finans uzmanı bulunduğunu defalarca belirtti. Beşiktaş şu an en hafif tabirle ekonomik bir buhran içindedir ve bunun da en büyük sorumlularından biri Demirörendir. Aksu bunun bilince olup, en azından ilk iki senede daha önceki gibi öz sermaye hanesi pozitif olan bir kurum yaratma amacındaydı zira bizim gibi öz sermayesi negatif olan kurumların piyasa tahvil sürmesi dahi yasaktır ve bu da sizi bir çok sıkışık noktada bağlar.

3-Yönetim Kurulunda Kayda değer biri yoktu: Demirören'de kimler var diye sormadan önce, sırf Gülengül Altınsay bile benim takdir ettiğim bir isimdir bunu söylemek isterim. Burada Aksu'nun listesinin savunuculuğunu yapmayacağım ama yıllardır Demirören'in listesinde bulunan bir çok basiretsiz, işe yaramaz adamdan çok daha fazla katkıda bulunabilecek ali baransel, murat akdoğan, emre berkin, yahya kemal gencer gibi isimleri bir çırpıda silip atmamak lazım. Demirören'in listesinde de sanki Koç ve Özilhan var..

4-Kulübün geleneklerine aykiri sekilde ibra olayina girdi: İbra ne demek? Aklamak, onaylamak. Bir organizasyon var, onun icraatları var, bunları değerlendirip belli bir dönem sonundan bunu onaylıyorsunuz. Böyle bir işi, ciddiyet gerektiren bir işi rutin hale getirmek ne demek? saçmalık..İbra gelenektir diyenlere afedersiniz ama küfretmek istiyorum. Böyle saçma bir gelenek mi olur ya? Sen sıçıp sıva, mahvet her şeyi, forum diliyle a.q, ondan sonra çık ortaya: ibra gelenektir, camiayı kaosa sürüklemeyin hede hödö..

Demirören kesinlikle çok başarısız bir Başkan olmuştur. Onun döneminde gelen kupaların azlığına bakıp, sportif başarıyı dikkate alıp bunları söylemediğimi hepiniz biliyorsunuz. Evet takım sportif açıdan başarılı olmadı ve bu kabul edilebilir bir durumdur, ama kulübün ekonomik açıdan sokulduğu durum tam bir faciadır ve asla kabul edilip onaylanamaz. Ama biz ne yaptık, tüm bunları onayladık ve yeniden başımıza getirdik (buradaki "biz"in ayrıca incelenmesi lazım aslında zira kongrede oy hakkı sahiplerinin kimler olduğunu az çok herkes öğrendi artık)

Tuncay demiş ki; "Ama genel kurulun karsisina kaydadeger bir aday çikarmamasi Demirören'in suçu mu? Bu kadar farkli sonucu baslarina silah mi dayayip aldi, kongre üyelerini satin mi aldi? Hepsinin cevabi hayir, kendisi aday oldu, adaylar arasindaki en iyi baskan ve yönetim kuruluna sahip oldugu için seçildi bu kadar basit."
Son derece yanlış. Bu adamın karşısına aday çıkmamasının en büyük sebebi, onun en büyük silahı: Kulübü soktuğu şaibeli borç batağı. Kulübü son derece yanlış transferler ve şaibeli işlerle (Zapotocny, Sivok, Tabata sadece üç örnektir) kendine borçlu kıl, ondan sonra bunu "bana bakın haa, seçilmezsem ertesi gün isterim 60 milyon TL'yi" gibi iğrenç bir üslupla iste. Al sana silah, kimin başına istersen daya! Ayrıca "satın alınma" mevzusundan da bu kadar emin olma derim Tuncay'a. Sadece benim tanıdığım bir Galatasaralı bir de Fenerli insan vardı geçen Pazar oy kullanan ve bunlar kimin başkanlık döneminde üye olup oy hakkı kazandılar acaba?

Bütün bunlar bir yere kadar ama, Tuncay gerçekten bilincin yerinde miydi şu satırları yazarken merak ediyorum: "Lütfen ekonomik düzeni kur ve Beşiktaş'ı 3 yıllık döneminin sonunda özellikle sana olan borcunu eritmiş şekilde kongreye götür."
Bu adamın yöntemi ve uygulamaları bu kadar belliyken, ayan beyan Beşiktaşın geleceğini ipotek altına almaya çalışıyorken, nasıl bir naifliktir bu ki hala borcunu eritip takımı düzlüğe çıkartıp bırakabileceğini düşünebiliyorsun? Daha ne kadar kandırılmak istiyorsun?

Başka sorum yok sayın yargıç...

(yazı çok uzun ve sıkıcı oldu farkındayım, son günlerde gündeme gelen protesto yöntemi ve felsefesi üzerine daha sonra bir şeyler yazmak isterim. Allah hepimize sabır versin...)

2 Şubat 2010 Salı

A dissident is here

İş güç vs. derken anca yetiştim bu konuya ama belki de biraz gecikmesi iyi oldu.

Blogun diğer yazarları dahil Beşiktaş'lıların neredeyse tamamına hakim olan fikir ve ruh durumunun tersi bir pozisyondayım. 2 gündür hakim görünen karamsar havaya karşıt durumda olmamın nedenlerini açıklamak gerek.

Hemen sadede gelelim. Kongre bu pazar yapıldığında sadece iki başkan adayı vardı: Yıldırım Demirören ve Murat Aksu. Demirören'i bir kenara bırakırsak, Murat Aksu:
  1. seçime siyaset karıştırdı (e.g. Bülent Arınç'ın gelip oy kullanması).
  2. yönetim felsefesinin ne olduğunu anlatmadı.
  3. yönetim kurulunda kayda değer bir isim dahi yoktu.
  4. kulübün geleneklerine aykırı şekilde ibra olayına girdi.
Sırf bu sebeplerden dahi o gün Akatlar'da elimde oy pusulası olsa oyumu Yıldırım Demirören'e verirdim. Çok mu seviyorum Yıldırım Demirören'i? Yoo. Bir çok kişi kadar ben de memnunsuzluk duyuyorum Yıldırım Demirören'le geçen 6 seneden. Ama hem gerçekçiyim, hem de biraz ağır olacak belki ama nankör değilim.

Şu resimde yazanlar genel olarak herkesin başkana olan tepkilerini toplu şekilde sıralamış. Demirören yönetiminin özellikle ilk 3 yılı, yanlışlarla bezenmiş bir dönemdi, hadi daha net söyleyeyim rezaletti. Del Bosque'nin gelişi de gidişi de yanlıştı, Sinan Engin'in kulüp kapısından içeri girmesi yanlıştı, transferler yanlıştı, başkanın konuşmaları yanlıştı, yanlıştı oğlu yanlıştı. Doğru bulduğum icraatları (e.g. Rıza'nın hem gelişi, hem gidişi, Tigana'nın gelişi) saymayacağım bile.

Ama biraz da el-insaf sevgili Beşiktaş taraftarı. Basketbol takımının Cola Turka olmasıyla ilgili vb. demagojik eleştirileri değerlendirmeyeceğim bile. Ama bir son 2.5 yıla bakalım, Ertuğrul'un gelişi yüzde yüz doğru, Metalist maçından sonra Ertuğrul'un kalmasını isteyen kaç kişi vardı? Ben yoktum! Mustafa Denizli'nin gelişi doğru, üstüne alınan çifte kupa. Takıma baksan, o ilk 3 yıldaki rezalet kadrodan eser yok, transferler çok iyi: Sivok, Ferrari, Fabian, Fink, İsmail, Holosko... Tabata ve Nihat transferleri bence doğru, ikisine de verilen para yanlış. Mustafa'yı ben olsam bugün yollarım, ama durmasına da yönetim kararı olarak bakarım.

Her neyse, sonuç olarak son 2 sezonki yönetimden ben memnunum. Bu Yıldırım Demirören kalsın demek mi diyorsanız, asla! Demirören ile kitlesel Beşiktaş arasındaki ipler çoktan koptu ve Demirören üstüste 10 kere şampiyon yapsa, 11. sezon 3 mağlubiyetten sonra "Yeter..." sesleri yükselecektir, dolayısıyla Demirören'in başkanlığı sağlıklı bir durum değil.

Ama genel kurulun karşısına kaydadeğer bir aday çıkarmaması Demirören'in suçu mu? Bu kadar farklı sonucu başlarına silah mı dayayıp aldı, kongre üyelerini satın mı aldı? Hepsinin cevabı hayır, kendisi aday oldu, adaylar arasındaki en iyi başkan ve yönetim kuruluna sahip olduğu için seçildi bu kadar basit.

Tüm bunların ışığında, en önemli noktaya geleceğim. Önce, ilk gün hezeyanı sandım ama giderek artan bir tepkisel hareket var. Türkiye'de olmadığım için halkı bilemeyeceğim ama özellikle internet gençleri arasında böyle bir durum var. Özellikle bugün bir sitede gördüğüm maçı terketme protestosu beni utandırdı. Katılacak olan herkesi şimdiden esefle kınıyorum.

Beşiktaş aşkların en güzeli diye yıllardır ben boşuna konuşmadım ama boşa konuşan çok varmış. Her zaman her yerde, seninle birlikte, ölüm gelsin isterse diye bağıranlardan, meğer samimi olmadığı halde bağıranlar varmış. Bırak ölümü, beğenmediği başkan seçildi diye takımı yalnız bırakacaklar varmış. Ölüm gelse Fenerli olacaklar herhalde.

Saçma gelse de, buradan önce taraftara sesleniyorum, eğer formaya aşıksanız, gidersiniz maça, adam gibi takımı desteklersiniz, maç bitince ne diyecekseniz dersiniz, zaten düşüşteki futbol takımının bir de sizin negatif enerjinize ihtiyacı yok. Başkanı sevmiyorum diye takımı bırakanlar (!) var yahu orda burda, otur o zaman evinde izle maçı. Diyeceğiniz bir şey varsa onu da gidip daha 2 gün önceki kongrede diyecektiniz.

Daha saçma bir şey yapıp Yıldırım Demirören'e sesleniyorum, taraftarla aran bozuk bunun farkındasın, her türlü sportif başarısızlığın sırtına kalacağının da. Lütfen ekonomik düzeni kur ve Beşiktaş'ı 3 yıllık döneminin sonunda özellikle sana olan borcunu eritmiş şekilde kongreye götür. 2 yıldır uyguladığın transfer politikasına (Tabata gibi acele transferler hariç) devam et. Thomas Doll'la ilgilendiğimizi duyuyorum, ne olur doğru olsun ve sezon sonunda Thomas Doll'la anlaşalım. Sinan Vardar'ın futbol takımında etkisini arttır ve genç oyuncuların takıma entegre olması için çaba sarfet. Beşiktaşlının Beşiktaş'ın dolayısıyla senin başarılı olman için istekli olduğunu unutma ve gerginliğe girme.

Özet olarak, ben Beşiktaşlı bir birey olarak, genel kurulun seçtiği eski başkan önderliğindeki yeni yönetim kurulunun başarılı olmasını istiyor ve 3 yıl boyunca, olağanüstü durumlar olmadığı sürece arkalarında olacağımı belirtiyorum. Başkanı sevmediği için takımı yüz üstü bırakacaklardan da utanç duyuyorum.

- Well certainly there are those more responsible than others, and they will be held accountable, but again truth be told, if you're looking for the guilty, you need only look into a mirror. (V for Vendetta)

Belirtilen Sıcaklıkta Saklayınız


Yoksa bozarsınız. Aman ha...

1 Şubat 2010 Pazartesi

Money Talks

Hakikaten para konuşuyormuş arkadaşım..Mastercard reklamları filan da yalanmış yani, paha biçilemeyen şeyler yokmuş, her şeyin ve herkesin bir fiyatı varmış.. Medyaspor'un delikanlı! muhalifi T.Y'nin de..Son zamanlarda hiç bu kadar kandırılmış hissetmemiştim, safmışız vesselam, ya da onlar çok çakal.