22 Eylül 2010 Çarşamba

Nihat Kahveci


Keşke gelmeseydin de seni hep iyi halinle hatırlasaydık. Sahada aciz durumlara düşüyorsun, takım arkadaşlarını engelliyorsun, takımın düzenini bozuyorsun, bizleri çıldırtıyorsun...

Bu parayı ve bu formayı hak etmiyorsun.

UEFA.com'da şut dersi verirken dediğin gibi "Futbolda dün yoktur."

"Bugün" yoksun ve "dün"ü de bitirmek üzeresin.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Kaptana Saygı


Deli gibi seviyoruz.

Not: Gerçek boyutu (1900x1200) için imajın üzerine tıklayınız.

2 Eylül 2010 Perşembe

Guti Haz.
































"I'm gonna make him an offer he can't refuse."

19 Ağustos 2010 Perşembe

Üç büyükler

Dünyanın en büyük malzemecisi:

[n750039759_278024_8624.jpg]

Dünyanın en büyük topçusu:


Ve karşınızda, dünyanın en büyük sanatçısı: http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/15585605.asp?gid=362

17 Ağustos 2010 Salı

Flaş Haber

Serkan'dan gelen son dakika bombasını aktarıyorum:

Beşiktaş Robinho ile anlaşmış. Bonservisi 18 milyon euro'ya alınmış, Robinho da senelik 4.2 milyon euro alacakmış. Sponsor M Oil, transfer bu akşam ya da yarın sabah açıklanacakmış.

Kaynak: Kıçımız

Gizem dolu, esrar dolu bir post oldu gerçekten.

10 Ağustos 2010 Salı

Uzay Yolu

Beşiktaş'ın bu sene kullanacağı formalarla ilgili görüşlerimi bildirmeden önce genel bir konuya ilişkin görüş ve düşüncelerimi özetle ifade edeyim.

Futbol takımlarının görsel kimlikleri Ortaçağ'ın kol arması geleneğinden bugünlere geliyor. Bu gelenekten gelen logolar birbirine oldukça benzeyen görsel elemanlar olduğu için klüpler açısından ortada ciddi bir "kimliksizleşme" sorunu var. Kimlik yönünden farkındalık yaratma özelliği zayıf olan bu logolarda ayrıca okunma problemleri, zayıf tipografi ve simetriye verilen aşırı önemin getirdiği "monotonluk" gibi başka tasarım problemleri de göze çarpmakta.

Mevcut kimliksizlik, forma tasarımlarına da doğal olarak yansımış durumda. Futbol takımlarının orjinal formaları yok. Mevcut formaların hemen hepsi birbirinin birer kopyası veya çok benzeri. Bu anlamda tasarım yapan firmaların ise her takıma özgün bir anlayışla forma tasarladıklarından da bahsedemeyiz. Bu firmalar, hemen her yıl belirli şablonlar üretiyorlar ve mevcut şablon üzerinde renkler haricinde herhangi bir değişikliğe gitmeden anlaşmalı oldukları klüplere forma sağlıyorlar. Böyle olunca pek çok takımda biçim olarak birbirine benzeyen formalar görüyorsunuz.

"Orjinal forma" değil ama "klasik forma" diye bir gerçek var. Zaman içerisinde pek çok takım sürekli olarak belli bir tip forma biçimini kullandığı için bir noktadan sonra bu tip formalar "klasik" olarak adlandırılıyor. Ancak görsel kimlik yönünden birbirine çok benzeyen bu klüplerin bu formaları da birbirine çok benziyor.

Beşiktaş'ın bu sezon için kullanacağı formalara baktığımızda geçen seneye göre daha sade tasarımlar görüyoruz. Tasarımlarda çoğu zaman olduğu gibi kayda değer bir özgünlük yok çünkü formalar, şekil itibariyle üretici firmanın mevcut şablonlarından birisi üzerine yapılmış.

Formaları incelerken gözüme çarpan en önemli sorunlardan birisi gövde yanı ve kollardaki çizgilerin yarattığı "kalabalık" oldu. Formalardaki sadeliği ve dolayısıyla şıklığı alıp götüren, herhangi bir tasarım işlevine sahip olmayan bu çizgiler mevcut formadan atılsaymış ortaya gözü yormayan, kalabalık etmeyen bir tasarım çıkabilirmiş. Bu problem, çubuklu forma ve siyah formada daha da "bağıran" bir durum ve gerçekten de çok rahatsız edici bir düzeyde. Siyah formanın yanındaki çizgiler de zaten çizgi olarak belli bir varlığa sahip formada kirlilik yaratıyor. Her şeyin altına bilinçli/bilinçsiz çizgi çekme eğilimi mi bu durumun oluşmasına hizmet ediyor bilemiyorum ama bunlar bir amaca hizmet etmiyor.


Çubuklu formada omuz kısmında yay şeklindeki sınırdan başlayan siyah alan uzayıp giden çubukları sınırlıyor ki ortada "giden" bir şey varken onu bu şekilde sınırlamanın çok anlamsız olduğunu düşünüyorum. Forma yüzeyinin az bir alanla kaplı bir yerinde tutarsız boyutta yapılan böyle bir kısıtlamanın mevcut "çubuklu" vurgusuna darbe indirdiğini düşünüyorum. Yine gereksiz bir müdahale, yine gereksiz bir öğenin eklenmesiyle mevcut kalabalıklığı arttırma durumuyla karşı karşıyayız. Forma arkasının ise düz renk olması da çubuklu vurgusuna dair tutarsız bir yaklaşım ve UEFA'nın kuralları bu anlamda benim için devre dışı.

Sadelik, "tasarım" dediğimiz olgunun ta kendisidir, özüdür. Kalabalıklık da yaratılabilir ve tercih konusu olabilir ama eğer böyle bir şey yaratılmaksa amaç, vurgu bunun üzerine yapılır ve gerçekten de kalabalık ama "net" bir şey karşımıza çıkar.

İsim ve sırt numarası için kullanılan "outline" özellikli yani mevcut şekil üzerine eklemlenmiş ve çizilmiş bir yapıdaki yazı karakterinden bahsetmezsek olmaz. Kullanılan font "Millenium" adlı bir fontun türevi, modifiye edilmiş bir hali. Bu font; bildiğimiz, çok ünlü bir dizi olan "Star Trek (Uzay Yolu)"te kullanılan fontlardan bir tanesi. Belli bir amaç ve konu üzerine üretilmiş ve haliyle kimliği olan ve konu itibariyle başka alanlarda kullanılması sorun yaratabilecek tipte bir font. Biz bir uzay gemisi değiliz, Demirören de Captain Jean-Luc Picard değil :)





Mevcut şablonun "outline" hissiyatı vermemesi de bu fontun burada kullanılma uygunsuzluğuna işaret eden bir başka gösterge. Formaların tamamı bütün saydığım sorunlar haricinde genel özellik itibariyle "keskinlik" arz eden tasarımlar ve hal böyle olunca bu font ile formanın tasarım bütünlüğü bozuluyor, formalar bayağılaşıyor ve "el bezi" kıvamına geliyor. Halbuki geçen sene kullanılan Helvetica türevi, karakter itibariyle sağlam ve stabil bir görüntüye sahip ve pek çok konuda rahatlıkla kullanılabilen bir yazı karakteri kullanılsaydı, mevcut yazı karakterinin "bozduğu" bir ortamdan bahsetmeyecektim.




Yaka arkasında "script" fontu ile "Beşiktaş" yazmanın amacı nedir merak ettim. Bakın bu tarz fontları kullanmak için o fontların kullanıldığı ve yaratıldığı konu ile içeriği iyi bilmeniz gerekir. Bu tarz bir "script" font, "Art Nouveau" ve "Victorian" stil gibi, "barok" ve "rönesans" gibi akımlar ve dönemler dahilindeki tasarımlarda kullanılabilir ki zorlarsanız belki "retro forma" tasarımında bu tarz bir yazı karakteri kullanabilirsiniz. Bu formaların hiçbiri tasarım itibariyle "eski" değil.

Sırt numaralarının dip kısımlarına küçük Beşiktaş logoları koymanın zevksizliği de apayrı bir hadise. Neyse...

Belirtilen problemler çözülmeyecek problemler değil ama şunu sormak daha önemli: Klüplerin ne zaman orjinal bir kimlikleri ve dolayısıyla buna bağlı olarak orjinal formaları olacak? 1997-1998 sezonunda ŞL için giyilen beyaz ve çubuklu formalarda sırt numaraları klüp ambleminin silüet şekli içine alınmış ve bu şekilde özgünlük yolunda bir adım atılmıştı. Gerisi gelmedi.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Mezarcı


Real Madrid ve Aziz Yıldırım özentisi tribün ve transfer şovunuza devam edin. Sizin asıl işinizin yukarıdaki gibi olduğunu ben iyi biliyorum.

Klübü borç batağına soktunuz. Altı yılda borç 27 milyon liradan 220 milyon lirayı buldu ve geçti bile. Ortada ise ne bir borç yönetimi, ne bir yatırım ne de bir başarı var. Sadece çöpe giden hayaller, umutlar ve kaynaklar var. Fulya, futbol takımı ve transferler, stad projesi, amatör branşlar, Kartal Yuvası, BJK TV vs vs... Del Bosque tazminatından Tabata fiyaskosuna kadar hepsinde rezil oldunuz, bizleri rezil ettiniz.

Yetmiyormuş gibi başkalarına özendiniz. "Beşiktaşlılık duruşu" diye bir paravan yarattınız ve her seferinde arkasına sığındınız. Herkesin bize olan saygısını bitirdiniz. "Beşiktaşlılık duruşu" diye diye Beşiktaş'ın içini boşalttınız! Kendi taraftarınızı kendi stadınızda çapulculara yedirdiniz!

Ey elleri ve kolları görünen zombiler,

Zombi geldiniz, zombi gideceksiniz. Sizler için Cypher'dan geliyor: "Ignorance is bliss (Cehalet erdemdir)." Zaten yaşamıyorsunuz ki...

Yetmez Demirören yetmez! Daha çok kaz, daha derin olsun!

Tehlikenin Farkında Mısınız
Tehlikenin Farkında Mısınız II

Sesimizi Duyan Yok Mu?

Göz göre göre adamı pazarlıyoruz, her sabah çıkan haberleri görüp kafamı duvarlara vurasım geliyor. Son haberler ürkütücü, Yunan takımlarının Ferrari için görüşmeye gelecekleri yazılıp çiziliyor. Kaliteli ve yaşı belli bir noktaya gelmiş oyuncuyu ucuza alma konusunda bizden bir kaç gömlek üstün olan bir ülke Yunanistan ve Ferrari konusunda ciddilerse bizim elit yönetim kadromuz! üçe beşe bakmaz anında bırakıverirler kapı gibi adamı.
Şu aşamada, mevcut stoper kadromuzla bu transfere onay vermek tam anlamıyla bir katliamdır, bir çuval inciri bok etmektir.





















Şu güzel görüntüyü bozmanın bi manası var mı?

Gidişat böyle olursa iki hafta sonraki durumumuz da buna benzeyecek üzgünüm...
































(bkz. gollerimi açeydim böyle iki yena getme deyeydim)

25 Temmuz 2010 Pazar

Hüzün...

Vedat Abi'nin gidişini düşünürken aklıma gelen bir başka "gidiş" ya da gönderiliş...
Benim için hüznün tanımları arasında var olacaktır bu görüntüler her zaman.
Seni unutmayacağız Oscar...


İki sene taraftarı üzdünüz
Galatasaray Şampiyon olsun dediniz
Yeter artık Yıldırım Demirören
Cordoba gidiyor senin yüzünden
Seviyoruz Cordoba'yı
Çünkü o bir Beşiktaşlı

20 Temmuz 2010 Salı

Dün değil miydi gidişin?

ben uz ele gideli 5 sene oldu,
her sene benden bir şeyler eksildi.
her döndüğümde de birileri eksikti.
geçen seneden beri de sen eksiksin Vedat abi.

adamlığın şampiyonluklarla ölçülmediği yıllardan,
geriye kalan yadigarlardan biriydin;
sen de gittin, kaçınız kaldı Vedat abi?

sana değil,
geride kalan bize;
şampiyonluk görememene değil,
"şampiyon olana kadar sakalları kesmeyeceğim dedin, ondan beri de sakallısın" denince,
sen "ama çok olduk ondan sonra" derken sesindeki burukluğuna;
sen gideli 1 sene olmasına değil,
asla dönmeyecek olmana bu gözyaşları...

[kalbimizdesin.jpg]

görsel: Ege Sezen